Work and Trave programının pratik avantajlarından yararlanın!
Dil öğrenmenin en önemli aşamalarından ve hatta şartlarından biri o dili ana dil olarak konuşulan bir ülkede pratik etmektir. Uygulamaya dayalı olmayan hiçbir öğretim sistemi başarılı olamaz. Dolayısıyla eğer bir şekilde İngilizce öğrenme sürecinin içindeyseniz, öğrendiğinizi kullanma imkanı veren bütün fırsatları değerlendirmelisiniz. İşte Work and Travel böyle bir fırsattır...
WAT İngilizce pratiği yapmak için bir fırsat olsa da, çalışacağınız bütün işlerin ve pozisyonların sizin için bir dil laboratuvarı görevi göreceği sonucuna varmamalısınız. Aksi takdirde çok geçmeden mutsuz olmaya başlar, "boşuna bu kadar para verip buralara gelmişim" dersiniz. Maalesef bu en çok duyduğumuz eleştirilerden biridir. Oysa WAT size sadece çalışırken konuşma değil, İngilizce konuşan bir dünyada yaşama deneyimi vaad etmektedir. İşin ironik tarafı ise, belki de en az konuşmanız gereken saatlerin çalışma saatleriniz olabileceğidir!
Bir düşünün, en son ne zaman bir kafede çay içerken garsonla oturup muhabbet ettiniz? Ya da lunaparkta size bilet satan gişe görevlisiyle dertleştiğiniz oldu mu hiç? Peki olaya bir de diğer pencereden bakalım. Acaba ilk örnekteki garsonun ya da gişedeki görevlinin patronu, çalışanının sizinle oturup muhabbet etmesini hoş görür müydü sizce... İşte bu yüzden WAT programını çalışırken insanlarla konuşup, İngilizce pratik etme fırsatı olarak algılamak çok büyük bir hata olacaktır. Çalışma saatleri içinde odaklanmanız gereken şey göreviniz olacaktır. Konuşsanız bile, bu sadece görevinizin gerektirdiği konuşmalardan öteye gitmeyecektir.
"Peki, ben nasıl İngilizce pratiği yapacağım?" diye soran arkadaşlarımıza, günün sadece 8 saatlik bir bölümünde çalışacaklarını hatırlatırız. 8 saat de uyusanız, geriye koskoca bir 8 saat daha var demektir. Size ait olan, arkadaşlarınızla gezeceğiniz, dilerseniz İngilizcenizi geliştirdiğinizi iliklerinize kadar hissedeceğiniz saatlerdir bunlar. Tabii ki, arkadaşlarınız darken, Türk arkadaşlarınızı kastetmiyoruz. Amerika'da kaldığınız sürece mutlaka diğer ülkelerden arkadaşlar edinmelisiniz. İngilizcenizi ilerletmek istiyorsanız, Türkçe kullanımınızı minimum seviyeye indirmelisiniz. Ve sakın unutmayın. Dilinizi geliştirmek demek, dinlemek değil, konuşmak demektir. Diğer ülkelerden olan arkadaşlarınızla kendinizi çok rahat hissedecek, tutukluğunuzu kolayca atacaksınız. Kısa bir sure sonra Amerikalılar ile konuşurken de kendinizi ne kadar rahat hissettiğinizi görünce çok şaşıracaksınız.
İngilizce pratiği yapmak demek, sadece sürekli İngilizce konuşmak demek de değildir. Dil bir kültürdür. Daha doğrusu bir kültürün somutlaşmış halidir. Sokakta yürürken, tabelalara bakarken, trafik ikazlarına bakarken, restorantda menu okurken, radyo dinlerken, otobüs durağında arkanızdaki çifte kulak misafiri olurken farkında bile olmadan İngilizceye "maruz kalırsınız". İşte Work and Travel İngilizceyi böyle öğretir, ve o İngilizce beyninizde leke gibi yer tutar, bir daha da silinmez.